Springbank damıtımevinden çıktıktan sonra Glengyle Damıtımevi için yola koyuldum. Glengyle damıtımevi, zamanında Campbeltown ana viski üretim bölgesi olma statüsünü kaybetmesin diye satın alınıp tekrar aktif hale getirilen bir damıtımevi. Tesisi anlatmaya geçmeden önce Campbeltown bölgesi ve bugüne kadar atlattığı badirelerden biraz bahsetmek istiyorum.
1. Geçmişten Günümüze Campbeltown Bölgesi
Bu bölge eskiden damıtımevleri ve üretilen viskilerin kalitesi bakımından çok ünlü bir bölge idi. Bölgenin önemli bir yer olması ayrıca lokasyonuyla da alakalı; çünkü burası bir liman şehri. Henüz demiryolu yokken ve kara taşımacılığı da daha zor iken ticaret ve taşımacılık botlar ve tekneler aracılığıyla bir yarımada olan Campbeltown limanından yapılmaktaydı. Hatta o dönemlerde Amerika’yla da çok fazla ticaret yapılıyordu. Ancak zamanla bölge gerilemeye başladı. Ekonomik kayıplar ve düşüşün başlıca nedeni de aslında bölge viskilerinin çok ünlü ve lezzetli oluşundan dolayı yani çok fazla talep görmesinden kaynaklandı. Giderek artan talebi karşılayamayan viski üreticileri kısa zamanda çok viski üretmek için bazı kısa yollar denediler ama bu da viskinin kalitesinin bozulmasına neden oldu. Haliyle kalitenin düştüğünü gören müşteriler de viskileri almamaya başladı.
İkinci sebep ise demiryolu taşımacılığının aktif hale gelmesiyle birlikte İskoçya’nın kuzey bölgesi olan Speyside ve Highland’dan Glasgow, Edinburgh ve Londra gibi bölgelere viskileri trenle taşımanın daha kolay hale gelmesiyle oldu. Diğer bir deyişle taşımacılığın limandan demiryoluna kayması Campbeltown’a vurulan ikinci darbe oldu. Amerika’daki içki yasağı döneminin başlamasıyla içkilerin Amerika’ya satılamaması ise Campbeltown’un sonunu getirdi. Aslında bölge legal olarak satamasa da bir süre daha illegal yollardan içki satışına devam etti ama bu da onu kurtarmaya yetmedi.
2. Springbank ve Glen Scotia Bölgenin İki Ana Damıtımevi
Zorlu süreçten sonra bölgede Springbank ve Glen Scotia olmak üzere sadece iki damıtımevi kalmış. Hatta Glen Scotia da bir dönem zor zamanlar geçirmiş ve Springbank çalışanları Glen Scotia’ya destek olmak için üretimi durmasın diye orada da çalışmışlar.
Tüm bu zorlu sürecin ardından yeni gelen regülasyonlar sebebiyle bir bölgenin İskoç viski üretim bölgesi olarak kalabilmesi için 3 damıtımevine sahip olması zorunluluğ oluştu. Eğer üçüncü bir tesis açılmazsa Campbeltown diye bir bölge olmayıp, oradaki damıtımevleri West Highland bölgesinde olarak anılacağı yani Highland bölgesine bağlanacağı belirtilmiş. Campbeltown, konum olarak batıda ama ürettikleri viskilerin karakteristik özellikleri Highland’den baya uzak.
Bu arada Springbank ve Glengyle hakkında birkaç şey daha anlatmak istiyorum. Springbank, iki erkek kardeş tarafından kurulmuş bir tesis. Ancak bir süre sonra kardeşler bir koyun yüzünden anlaşmazlığa düşmüş ve ayrılmışlar. Kardeşlerden biri de gidip Springbank’ın yanına Glengyle damıtımevini kurmuş. Aynı arazide yan yana kurulan bu tesisler için her ne kadar sahipleri kavgalı da olsa aslında kardeş damıtımevleri diyebiliriz. Bölgenin resmi statüsünü koruyabilmesi için üçüncü damıtımevinin açılması gerekliliği karşısında Springbank’ın o dönem başında olan kişi teknik olarak büyük büyük amcasının tesisini satın alarak Glengyle’yi tekrar hayata döndürmüş.
3. Glengyle’nin Üretime Tekrar Başlaması
Öte yandan Glengyle’yi satın alanların tesise para yatırmak gibi bir niyetleri de yoktu. Bu nedenle zaten var olan binanın içini de olabildiğince ikinci el döşemişler. İmbikleri bir damıtımevinden almışlar ama çok uzun oldukları için gövdelerini kısaltmışlar, kuğu boynunun açısını değiştirmişler. Arpaların öğütüleceği değirmeni kapanan başka bir damıtımevinden satın almışlar. Hatta değirmen hediye edilmiş ama legal alarak sahip olduklarına dair makbuz tarzı bir resmî belge gerektiğinden değirmeni 1 £ gibi sembolik bir rakama almışlar.
Springbank’in yıl içerisinde çalışmadığı 6 haftalık bir dönem var. Bu dönemde Springbank çalışanları Glengyle’de çalışmışlar. Bu nedenle tesis ilk açıldığında yılda sadece 6 hafta üretim yapabiliyormuş. Gördüğünüz üzere Glengyle ikinci el makineler ve diğer tesisten gelen çalışanlar ile tabir yerindeyse imece usulü yapılarak kalkındırılmış bir tesis diyebilirim.
Bu arada tesisi gezerken rehberim bana artık kapasitelerini 2 katına çıkardıklarını ve yılda 12 hafta çalıştıklarını söyledi. Yani, Glengyle’de sadece eylül, ekim ve kasım aylarında üretim yapılıyor. Epey butik olan bu tesisin yıllık üretim kapasitesi ise 80 bin litre. Aslına bakarsanız Springbank damıtımevinde de her gün 7/24 çalışıldığı zaman yıllık kapasite ancak 750 bin litreye kadar çıkabiliyormuş. Springbank’in üretim kapasitesi yakın zamana kadar 180 bin litreymiş ama şu an artırmışlar ve 300 bin litreye çıkarmışlar.
Springbank turum sırasında neden daha çok arttırmadıklarını sordum. Onlar da geleneksel tarza çalıştıklarını, eğer üretimi artırırlarsa daha fazla arpaya ihtiyaçlarının olacağını ama dışardan hazır maltlanmış arpa satın almadıklarından bahsettiler. Geleneksel üretimden vazgeçmeden üretimi artırmaları halinde ise fazladan maltlama zemini yapmaları gerekiyormuş. Şu an hali hazırda biri 10 ton arpa bir diğeri de yaklaşık 12-13 ton arpa alabilen yani toplamda 22-23 tona kadar çıkabilen 2 adet maltlama zeminleri mevcut.
4. Glengyle’nin Ürettiği Tek Viski: Kilkerran
Kilkerran’ı anlatmadan önce ilginç bir bilgi vereyim. Glengyle isminin patenti başka bir kişide olduğu için tesis ne yazık ki kendi adıyla bir viski çıkaramıyor. Bu kişi Glengyle ismini tesise satmayı istemiş ama çok absürt bir fiyat teklif etmiş. Glengyle da ismi satın alacağına ürettiği tek viskisi için Kilkerran adını kullanmayı tercih etmiş. Diğer bir deyişle damıtımevi olarak Glengyle ismini kullanabiliyor ama viskilerinde kullanamıyorlar. Yukarıda da söylediğim gibi bu tesisin asıl açılma amacı Campbeltown bölgesinin ana bölge olarak kalmasını sağlamak olduğundan özellikle ilk başlarda minimum ne kadar üretmesi gerekiyorsa o kadar viski üretmiş. Böylece aynı zamanda minimum maliyet ile bir süre devam etmiş diyebiliriz.
Öte yandan yeni viskiler denedikleri için zaman zaman farklı viskiler de ortaya çıkarmışlar. Örneğin Kilkerran’ın Core Range’inde 12 yıllığı var. Bu viski de 10-12 ppm civarında lightly peated dediğimiz türden bir viski. Ayrıca yine Core Range diyebileceğimiz bourbon caskte yıllanmış 8 yıllık bir cask strength viskisi daha var. Bu sene bir de bu viskinin sherry cask’ta yıllandırılmış olanını piyasaya sürdüler. Bu viski çıktığı gibi tükendi. Bir de Kilkerran’ın 45’lerde ppm’i olan heavily peated versiyonu var. Bu da aynı şekilde çıktığı gibi bitiyor. Bunun da nedenini sordum. Yıllık 12 haftalık üretim süreçlerinin yalnızca 1 haftasında heavily peated üretiyorlarmış ve o da doğal olarak hemen bitiyor. Kabaca bir hesap yapacak olursam 80 bin litre üretimin sadece 12’de 1’i heavily peated viski oluyor, o da 700 litre yaklaşık 1000 şişe diyebilirim.
Şu an Kilkerran üzerinde insanlar hangi tarzı sever hangi çeşitten ne kadar üretmeliyiz üzerine yoğunlaşmış bir deneme süreci devam ediyor. Gerçekten de Kilkerran dünya çapında tüm viski severlerce beğenilen çok tutulmuş bir viski. Ben de çok severim hemen belirteyim. Belki de daha çok Kilkerran üretmek için kapasitelerini 6 haftadan 12 haftaya çıkardılar. Kim bilir belki önümüzdeki yıllarda kapasitelerini daha da artırırlar.
5. Cadenhead’s Tadım Notlarım
Glengyle damıtımevini gezme turum bittikten sonra tadıma geçtim. Tadımı tesis içerisinde değil de İskoçya’nın en eski ve ünlü bağımsız şişeleyici firmalarından biri olan Cadenhead’s de yapıyorlar. Speyside’da kurulan Cadenhead’s daha sonra Springbank tarafından satın alındığından Campbeltown’a taşındı. Zaten bu mağaza Springbank’a de çok yakın, aralarında yaklaşık 150 metre var diyebilirim. Tadıma 11.30 gibi başladım ve tadımım 1-1.5 saat sürdü.
Tadımda önüme 6 farklı viski çıkardılar. Ben çıkardıkları 3 viskiyi daha önce denediğimi söyleyince onları kaldırıp yeni viskiler getirdiler. Orada satın alamayacağım Kilkerran 8 yıllık cask strength’i denedim ve tadını çok beğendim. Bunun üzerine görevli bana bir de bu viskinin sample şişesinden hediye etti. Tadımım gerçekten çok keyifliydi. Bu arada İskoçlarla ilgili izlenimimi de sizinle paylaşmak istiyorum. Bu tadımda da olduğu gibi birçok yerde inceliklerine tanık oldum ve gerçekten içtenlikle söyleyebilirim ki İskoçlar çok sıcak kanlı tatlı insanlar.