2019 yılından beri ilk katılabildiğim London Whisky Show bu sene oldu.
2020 yılında pandemi yüzünden London Whisky Show hiç olmadı. 2021 yılında ise maalesef Türkiye İngiltere’nin kara listesinde olduğundan dolayı gidemedim. O yüzden bu sene biletler satışa çıktığı gibi 3 günlük fuar biletimi satın aldım.
Londra’da 1. Gün
London Whisky Show Cuma günü başlıyordu. Ama ben tabii ki gidiş uçak biletimi 1 gün önceden Perşembe gününe almıştım. Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Stansted Havalimanı’na gittikten sonra Stansted Express treni ile şehir içindeki Liverpool Street durağına gittik. Henüz otele check in saati gelmemişti ve bizim karnımız zil çalıyordu. Liverpool Street durağına yürüme mesafesindeki Brewdog’a kendimizi attık hemen.
Yol sonrası soğuk bir pint ipa ve hamburger güzel geldi gerçekten. Her ne kadar medium istediğimiz burgerler well done gelmiş olsa da.
Otele Yerleş(e)me(me)
Minik bir molanın ardından otele doğru yürümeye başladım. Yaklaşık 15 dakikalık kısa bir yolculuk. Tower Bridge yakınındaki Premier Inn’de yer ayırtmıştım. Brewdog’dan otele iki farklı yol ihtimali var, ya London Bridge’den geçeceksiniz ya da Tower Bridge’den. Ee otelim de tam Tower Bridge’den biraz aşağıda olduğuna göre Tower’dan geçmek doğru tercih değil mi? Bir daha düşünün.
Kendime Not: Tower Bridge’in açıldığını görürsen, birkaç dakika sonra kapanır diye düşünme, 20 dakika kadar sürebiliyormuş.
Tower Bridge sağ olsun otelde geçireceğim zaman miktarını 30 dakikadan 10 dakikaya indirince mecburen hızlıca hazırlanıp kendimi gene yola vurdum. İlk akşam Londra’da 7 kişilik minik bir Türk buluşması yapacaktık. Minik diyorum çünkü bir sonraki buluşmamız 22 kişilik oldu.:)
London Whisky Show Öncesi Melody Bar
Londra’da yaşayan arkadaşım Ali Nehir Yücel‘in bizler için hazırladığı programın ilk durağı Melody Whisky Bar‘dı.
Yukarıdakı fotoğraf buzdağının sadece görünen kısmı, emin olabilirsiniz. Ben gider gitmez tabii ki Campbeltown bölgesinden Kilkerran ile hasret giderdim.
Eğri oturup doğru konuşalım, Türkiye’den grup olarak far görmüş tavşan misali bakakaldık Melody Whisky Bar’ın menüsüne. Herkes kendi tarzına göre birkaç kadeh viski sipariş etti. Uzun zamandan sonra görüşmüş olmak da eklenince bu kombinasyona, çok keyifli zaman geçirdik.
Sol baştan sayalım; Can, Nihat, Görkem, Bülent, Ali Nehir, Tankut. 🙂
The Dove Pub
Melody Whisky Bar’dan çıktıktan sonra kısa bir yürüyüşle The Dove Pub‘a geçtik. Dove Pub Thames Nehri’nin kıyısında bulunan, 1796 yılından beri Fullers ailesinin bünyesinde çalışan bir pub. Terasında biranızı yudumlarken Thames Nehri manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz ki biz tam olarak öyle yaptık. İstanbul’dan Londra’ya seyahat, yol yorgunluğu, bir önceki gece az dinlenmiş olmak vs derken geceyi bitirmeye karar verip otellere doğru dağıldık. Ne de olsa ertesi gün Whisky Show’un ilk günü, enerjik olmamız lazım.
Dağıldık dağılmasına da keşke acele edip yanlış metroya binmeseydik. Doğru duraktan doğru hatta bindik binmesine ama metronun son durağını kontrol etmeyince South yerine North Kensington yönüne devam edeceğini fark etmemişiz hafiften. Neyse, her işte bir hayır vardır sonuçta. O esnada yaptığımız muhabbetler sonucu girdiğimiz gülme krizleri gayet güzeldi. O esnada o vagonda bulunan 4 kişinin arasında mezara kadar gidecek muhabbetlerdi bunların hepsi.
London Bridge istasyonunda indikten sonra yürüyerek otelime gittim. Sokakların sessizliği o kadar güzeldi ki. Kulağımda kulaklıklar, sevdiğim şarkılar çalmakta, daha ne olsun.
Londra’daki 2. gün yani Whisky Show’un 1. günü hakkındaki yazımı BURADAN okuyabilirsiniz.