Bugün siz viski sever dostlarıma İskoçya’dan merhaba diyorum. İskoçya turu her zaman yapmak istediğim bir şeydi. Şu an İskoç damıtımevlerini gezip onlarca viskiyi üretim merkezlerinde tattığım harika bir seyahatteyim. Bildiğiniz gibi viski hayatımın vazgeçilmez parçalarından biri. Burada, viskinin ana vatanında, bu harikulade lezzetin kaynağında her köşe başındaki viski pubları, restoranlar ve daha nice doğal güzellikler ile mest olmuş bir durumdayım. İnsanın sevdiği bir tutkusunun verdiği hazdan olsa gerek bu gezim zihnen dinlenmeyi de beraberinde getirdiğinden aynı zamanda spiritüel bir yolculuk gibi. Gezdiğim her damıtımevinde, uğradığım her barda tattığım her bir yudum viski ile biraz da mutlu ve huzurlu hissediyorum diyebilirim.
Bu gezimde sabahtan uyuyana kadar geçen her dakikamı elimden geldiğince verimli değerlendirmeye çalışıyorum. Gün içinde bir damıtımevi turundan diğerine koşuyor, yemeklerimi hep farklı bir restoranda yemeğe çalışıyor ve her gittiğim yerde mutlaka çeşitli tadımlar yapıp bol bol fotoğraf çekiyorum. Tahmin edersiniz ki, epey yoruluyorum ama dediğim gibi buna fazlasıyla değiyor. Sizlerin de İskoçya tatilimin nasıl geçtiğini merak ettiğinize eminim. Ben de aynı şekilde gördüğüm ve tattığım her şeyi de sizlere detaylı bir şekilde anlatmak ve izlenimlerimi aktarmak için sabırsızlanıyorum ama ilk etapta yolculuk öncesi hazırlık aşamamdan kısaca bahsetmeliyim.
İlk olarak gideceğim damıtımevlerinin listesini ve lokasyonlarını not etmekle işe başladım. Ardından kalacağım otel, kullanmam gereken otobüs hatları, şehir içi ulaşım, araba kiralama gibi her tatil için gerekli olanları bir bir listeledim.
1. Edinburgh Şehir Merkezine Varışım
Uçağım 2.05’te İstanbul’dan kalktı ve pilot yaklaşık 4 saat 45 dakika sonra Edinburgh’a varacağımızı söyledi. 3 saat farktan da dolayı biletimde 15.40 gibi varacağımız yazıyordu ama yolculuk bilette yazandan biraz daha uzun sürdü ve pilotun dediği gibi 16.20 gibi ancak inebildik.
Keyifli geçen yolculuğumun ardından uçaktan indikten sonra daha önce internetten araştırdığım ve direkt olarak Edinburgh şehir merkezine giden Airlink 100 diye bir otobüs hattına bindim. Bu hattın bir de aplikasyonu var. Bu aplikasyon üzerinden otobüs biletini alabiliyorsunuz, sadece otobüse binmeden önce bileti aktive etmeniz gerekiyor. Ben de biletimi daha önceden alıp hazır etmiştim. Yolculuğum çok rahattı ve yaklaşık olarak yarım saat sürdü diyebilirim. Otobüsün son durağı Edinburgh’daki Waverley tren istasyonun olduğu yer.
2. Otelim ve Şehirdeki İlk durağım
Rezervasyon yaptırdığım otel de buraya yürüyerek 7-8 dakika mesafedeydi. Zaten ben de ulaşımın kolay olması için durağa yakın bir oteli tercih ettim. Bu arada kaldığım otelin adı Grassmarket Hotel. Otel, Edinburgh Kalesine çok yakın ve ünlü Scotch Whisky Experience mağazasının da bir alt sokağında, yani oldukça merkezi bir yerde. Ben de eşyalarımı otele bırakır bırakmaz kendimi dışarı attım ve yol yorgunluğumu bir kadeh viskiyle çıkarmak için Scotch Whisky Experience’a gittim. Mağaza akşam 7’de kapanıyor ve benim gittiğimde saat 6 çeyrek civarıydı. O nedenle çok detaylı gezemedim sadece hızlı bir tur attım. Burası sadece atmosferi ile bile oldukça hoş bir yer.
3. Amber Restaurant Deneyimim
Akşam yemeğimi yemek için buranın hemen altındaki Amber Restaurant’a indim. Önce bir peynir tabağı, sonrasında ise vejetaryen olduğumdan içerisinde fırınlanmış sebzeler olan bir risotto sipariş ettim. Yolculuk beni çok acıktırmıştı bu yüzden iki çeşit sipariş verdim ama gelen porsiyonlar o kadar büyüktü ki yemeklerimi bitirmekte baya zorlandım. Hatta peynirleri paket yaptırıp yanıma almayı bile düşündüm. 😊😊 Bu arada unutmadan söyleyeyim restoranın ana yemeklerinden çok azı vejetaryendi ama et yiyenler için çok fazla seçenek var.
Burada Aberlour Casg Annamh içtim. %48 alkollü güzel bir Speyside viskisi. Ardından Laphroaig 10’un %58,6 alkollü cask strength versiyonunu içtim. Laphroaig, peynir tabağındaki rokfor peyniri ile çok iyi gitti. Viskilere yaklaşık 10,50£, peynir tabağına 10,30£ ve risottoya da 13£ olacak şekilde toplamda, yuvarlayacak olursam, 34£ ödedim diyebilirim.
4. Albanach Whisky Bar
Daha sonra yine aynı sokak üzerindeki- Amber Restaurant’tan yaklaşık 600 m ilerde bulunan Albanach viski barına geçtim. Çok tatlı bir mekân. İlk günün verdiği yol yorgunluğundan fazla içemedim ama yine de 1 kadeh GlenDronach Traditionally Peated ve 1 kadeh de Ardmore Legacy içtim. Bunlara toplamda yaklaşık 11£ ödedim ve sonrasında otele döndüm. Otelim dediğim gibi şehrin merkezindeydi ve birçok ünlü bara çok yakındı. Ancak ne yazık ki fazla vaktim olmadığından gitmeyi çok istesem de ne Usquabae Whisky Bar’a ne viski bazlı kokteylleriyle ünlü The Devil’s Advocate’a ve ne de diğer ünlü mekanlara uğrayabildim. Ancak yine de bu kısıtlı zamanı çok verimli bir şekilde değerlendirdiğimi söyleyebilirim.