İskoçya’daki 3. günümde sabah otobüse binip Glasgow’dan Campbeltown’a geçtim.
Glasgow’dan Campbeltown’a
Aslında önce trenle Ardrossan limanına gitmeyi oradan da feribotla Brodick Limanı’na yani Arran Adası’na geçmeyi planlamıştım. Hatta orada istediğim yere gidebilmek için özel bir taksi dahi ayarlamıştım. Taksi beni önce Arran damıtımevine götürecek, tesisi gezene kadar bekleyip ardından adanın yukarısındaki diğer liman olan Lochranza’ya bırakacaktı. Ardından da tekrar feribotla Campbeltown bölgesinin kuzeyindeki Tarbert Limanı’na gidip oradan da otobüsle aşağı gidecektim.
Öte yandan son birkaç günde hava koşullarından dolayı feribot seferlerinde aksamalar meydana gelmişti. Seferler bazen tamamen iptal olmuş bazen gecikmeli de olsa yapılmıştı. Benim planladığım gün için ise aynı şekilde feribotların çalışıp çalışamayacağı belirsizdi. Arran’a bir şekilde varsam bile hava bozduğu an orada mahsur kalabilirdim. Bu yüzden hiç riske girmek istemedim, Arran damıtımevi’ni iptal ederek ilk baştaki planımı değiştirdim. Hemen bir otobüs bileti alıp Glasgow’dan direkt olarak Campbeltown’a geçtim.
1. Campbeltown İzlenimlerim
Campbeltown’a vardığımda saat 16:00 civarıydı. Hemen otelime gidip eşyalarımı bıraktım ve kendimi dışarı attım. Şimdi sizlere biraz Campbeltown’un genel durumundan bahsetmek istiyorum. Burası İskoçya’nın başlıca viski üretim bölgelerinden biri olduğu için bölgede elbette önemli bir viski turizmi var diyebiliriz. Öte yandan oldukça küçük olan Campbeltown’un diğer gelir kaynağı da tarım. Daha otobüsten adımımı atar atmaz burnuma kesif bir tezek kokusu geldi. Ayrıca burada birçok traktör, tarım aletleri ve yedek parçalar satan dükkân var. Bunun da nedeni araçlar veya aletler bozulduğunda tamirini hemen orada yapabilmeleri için; aksi halde her ihtiyaç olduğunda Glasgow’a gitmek zorunda kalırlardı. Kısaca tüm bu saydıklarım bölge ekonomisinde tarımın ne denli hâkim olduğunu gösteriyor diyebilirim.
2. Black Sheep Pub Sınıfta Kaldı
Daha sonra yolumun üzerinde Black Sheep Pub diye bir pub gördüm ve ne kadar kötü olabilir bir deneyeyim diyerek içeri girdim. Ama yanılmışım, bu pub benden geçer not alamadı. Raflarında yaklaşık 40 şişe viskileri vardı. Size şöyle söyleyeyim benim evimde daha çok viskim var. Kilkerran’ın bir viskisini istedim ve viskiyi çok sade bir tumbler kadehte getirdiler. Üstelik bu şişenin kendilerine özel olarak şişelenmiş özel bir viski olduğunu söylediler. Bu sözlerini oldukça garipsedim çünkü bu viskiyi Cadenhead’s mağazasına giden herkes zaten kendi şişeleyebiliyor. Evet, viskiyi Kilkerran olduğu ve zaten lezzetli olduğunu bildiğim için içtim ama gelen müşteriye bu tarz bir kandırma taktiği uygulamaları da son derece komikti.
Sonuçta kalkıp yüzlerce kilometre uzaktan Campbeltown’a gelen herkes buranın manzarası için değil bölgenin viskilerini yerinde tatmak için geliyordur. Gelen herkes de haliyle hangi viskinin nerede üretildiğinden tadına kadar yani genel olarak viski hakkında çokça bilgiye sahip donanımlı insanlardır. Biliyorsunuz, gittiğim her yerde beğendiğim, güzel olan ve gerçekten işlerini düzgünce yapan herkesi ve her işletmeyi sizlere haklarını vererek anlatıyor ve tavsiye ediyorum. Ancak ne yazık ki burası için aynı tavırda olamayacağım. Pek hoşnut kalmadığım bu pub’dan sonra başka bir yere uğramadım. Bir sonraki gün art arda 3 damıtımevi gezeceğim için direkt otelime gidip sakin bir akşam geçirdim.
3. Argyll Arms Hotel Nasıldı?
Argyll Arms diye merkezi bir otelde kaldım. Zaten yukarıda da söylediğim gibi Campbeltown çok küçük bir yer. Bunu bir örnekle açıklayayım, benim kaldığım otel ile Springbank damıtımevinin arası sadece 250 metre idi. Glengyle damıtımevi de Springbank ile aynı arazide bulunuyor. Nispeten biraz daha uzak diyebileceğim Glen Scotia da yaklaşık 900 metre uzaklıktaydı. Diyeceğim şu ki, otelimin merkezi olması bölgenin küçük olmasından kaynaklı doğal bir durumdu. Benim açımdan açıkçası 300 metre ileride daha iyi bir otel varsa orada kalmak da pek fark etmezdi.
Evet, oteli anlatmaya devam edeyim. Burası 1800’lü yıllara yapılmış çok eski bir otel. İşin kötü tarafı bina yenilenmemiş ilk haliyle duruyor. Ayrıca odam çok soğuktu, epey üşüdüm. Resepsiyona gidip durumu anlatınca bana bir elektrikli ısıtıcı verdiler ve iki gün bu ısıtıcıyla idare ettim. Unutmadan söyleyeyim otelin gecelik fiyatı da 67 £ idi. Fiyat performans açısından değerlendirecek olursam burayı da ne yazık ki kimseye önermiyorum.